Hayata Dön - İstanbullu Gelin
İstanbullu gelin bizim izlediğimiz tek dizi. Zaten evimizdeki televizyonu kaldırdık, bu tek diziyi de youtubedan star canlı yayınından izliyoruz. Dizinin sonunu ben de çok merak edenlerdenim. Kitapla ilgili internette bazı yorumlar okuyunca hemen kohadan kütüphanede var mı diye baktım. Ayvalık kütüphanesinde olunca Ayvalık'a gezmeye gidince kitabı da aldım. Bugün itibariyle bitirdim Hayata Dön kitabını.
Önce yazarla ilgili başlayayım yorumlarıma. Gülseren Budayıcıoğlu oldukça deneyimli bir psikiyatri uzmanı. Madalyon Kliniğin sahibi. Kitabı okuduktan sonra hipnotize olmuş gibi madalyon klinik, madalyon klinik, gülseren hoca, gülseren hoca diyeceksiniz. Zira kitabın üçte biri Madalyon klinik ve Gülseren hanımın ne kadar iyi bir doktor olduğu ve hastalarını ne kadar çok sevip itina ile tedavi ettiği ile geçiyor. Yıllar önce adı Aylin kitabında yazarın sürekli Aylini övme durumu okuyucu olarak bana basmıştı. Yine o iyiymiş, en azından yazar başka birini övüyor. Burda ise yazar tamamen kendini ve kliniğini övüyor. Okurken hem açıktan hem de kapalı övme işi yazara olan inancımı biraz sarstı doğrusu. Sanki kitap kliniğin ve kendinin reklamını yapma endişesi ile yazılmış gibi. Bu yüzden hikayenin bazı yerlerinde de hayali eklemeler olduğu düşüncesi oluştu bende.
Konusu şöyle: Ala adında bir kız geliyor. Dağınık, pasaklı, pis. Gülseren Budayıcıoğlu Ala'yı konuşturmaya çalışıyor ama kız kimseye güven duyamadığı için özel hayatını ve yaşadıklarını anlatamıyor. Doktor hanım da konuşmasını hikayeler anlatarak sağlamaya çalışıyor. Bu kızımız annesinden hiç sevgi görmemiş. Babası hapisteyken annesi buna hamile kalmış. Esma Sultan Ala'nın annesi Süreyya'yı itip kaktığı için Süreyya köle gibi Esma Sultan'a hizmet eder olmuş. Kendi kızını unutmuş, evdeki herkes de Alayı itip kakmış. Kimse ne sevmiş, ne konuşmuş. Çocukluğu hep bir yerde sinerek geçmiş. Babası hapisten çıkınca o da ilgilenmemiş. Zaten sarhoşmuş sürekli. Bir gün Esma Sultan hamamda yıkanırken ayağı kayıp düşüyor, o anda bu kızımız eliyle Süreyyayı gösterdiği için Süreyyayı hapse atıyorlar. Süreyya hapisten çıkınca işin rengi değişiyor, Ala'ya düşman oluyor Onu aç bırakıyor, öldüresiye dövüyor, eziyet ediyor. İnsan okudukça üzülüyor. Bir gün Ala'yı babası doktora götürüyor, vücudundaki morluklar açığa çıkınca Süreyya'nın onu dövdüğü anlaşılıyor. Babası da Süreyya'yı dövmeye başlıyor. Kızın yüzünden dayak yedikçe Süreyya kıza daha da kinleniyor. Babası sürekli evde durup Süreyya'yı kontrol altında tutmaya çalışırken Süreyya deliriyor. Kendi kendine konuşmaya başlıyor. Babası Süreyya'yı hastaneye yatırmaya çalışınca da Süreyya Ala'yı sandalyeye bağlayıp onun gözü önünde banyoda kendini asıyor. Ölürken sen ben olacaksın, beni gösteren pamağın kopsun falan diyor. Kız da annesini ayrı biri gibi değil kendisi ile birlikte tek kişi olarak düşünüp ona yaptıklarından dolayı acı çekmemeyi yeğliyor. Sadece suçlu ve kötü biri gibi düşünüyor kendisini ve Süreyya'yı. Böylece annesini kendi bedeninde yaşatıyor. Onun kıyafetlerini giyiyor. Bu intihar banyoda olduğu için banyo yapmıyor. Bu arada sürekli ders çalışıp hukuk fakültesini derece ile bitiriyor ama ruhsal ve dış görünüş olarak bitik durumda. Tanımadığı insanlarla sırf yalnızlığından kurtulmak için yatıp onları kendine dövdürüyor, aynı annesi gibi. Birçok psikiyatra gidiyor ama herkes onu başından atıyor, ilgilenmiyor. Sonunda Gülseren hanım gibi müthiş bir doktor onu tedavi ediyor. Madalyon Klinik gibi müthiş bir klinikte...
Bakalım dizinin sonu nasıl bitecek. Bence hüzünlü mutlu bir son olacak. Zaten isimler dışında hikayenin %90'ı kitaba uymuyor.